Kurumsal yönetimin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, yeni bir konu gündeme geldiğinde bunu yorumlama ve uygulamada esnek davranabilme yeteneğidir.
Birçok şirket başarıyı yakalamak için çok sıkı çalışır. Fakat bu çoğu zaman yeterli gelmez. Özellikle dijital çağın ilk işaretlerini almaya başladığımız son 10 yılda, artan hızlı yaşam kültürü, bir başka yönetim kavramı olan uyumun çok daha fazla önem kazanmasına yol açtı. Uyum kapasitesi yüksek olmayan kurumlar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, rakipleri ile olan farkı kapatamaz hale geldiler.
Kurumsal yönetimin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri de yeni bir konu gündeme geldiğinde bunu yorumlama ve uygulamada esnek davranmaktır. Bu yüzden sürekli değişimin ve yoğun rekabetin olduğu günümüz iş koşullarında uyum kapasitesi, her şeyden daha önemli hale gelmiştir. Organizasyonlar ve yönetim kurullarının gerektiğinde bu değişimi gösterebilmeleri ve hatta bu değişimi içlerinde hissetmeleri gerekmektedir.
Heidrick & Struggles tarafından hazırlanan Avrupa Kurumsal Yönetim Raporu’nda yer alan ankete katılanların yüzde 94’ü yönetim kurulunun kapasitesinin risklerin önemsenmesine bağlı olduğunu belirtiyor. Üstelik bu katılımcıların sadece yüzde 63’ü yönetim kurullarının uyum ve inovatif çözüm geliştirme yeteneğinden tatmin edici olduğunu ifade ediyor. Sizin anlayacağınız herkes sorunun farkında ama çözümü yeterli bulmuyorlar.
Pratikte bir yönetim kurulunun uyum kapasitesi öncelikli olarak, ortaya çıkan belirsizlik koşullarını düzgün bir şekilde analiz edip etmemesine bağlıdır. Finansal, operasyonel ve teknolojik koşullar ile piyasalardaki gelişmelerle ilgili gerçekçi kanıtlar toplandığında yönetim kurulları daha bilinçli kararlar alacaktır. Bu yüzden çalkantılı piyasalarda esneklik gösteren firmalar, kanıtları toplama ve işlemede daha başarılıdırlar. Çünkü bu tür firmalar etraftaki zayıf sinyalleri ve verilerdeki hızlı değişimleri bile iyi bir şekilde işleyebilme, yorumlama ve değerlendirebilme kapasitesine sahiptirler.
Tabii bir de dün, bugün ve gelecek arasında iyi bir denge kurabilmek gerekmektedir. Özellikle yönetim kurulları bugünün iş koşulları ile gelecekteki fırsatlar arasındaki dengeyi iyi kurmalı ve doğru yorumlamalıdır. Gelecekle ilgili doğru öngörüleri yapmak ne derece önemliyse bugünkü koşulları gerçekçi bir şekilde analiz etmek de o derece önemlidir. Bugünkü operasyonlar için yeterince yatırım yaparken yarının fırsat ve tehditlerine de hazırlanmak gerekmektedir.
Buradaki en kritik noktalardan birisi ortaya çıkabilecek dirençler ve gerekli esnekliği çok iyi dengelemek olacaktır. Bunun için organizasyonun yeteneklerinin çok iyi bilinmesi ve yeteneklerin doğru bir şekilde harmanlanması gerekmektedir. Şirketin ilk kurulduğu günden bu yana mevcut olan ve şirketin en önemli gücü olan asıl yetkinliklerini bilmeden yeni bir sürece uyum sağlaması mümkün değildir. Ancak bu şekilde yeni kazanılacak yetkinlikler özümsenip, bunlardan inovatif çözümler üretilir ve böylece değişime ayak uydurulabilir.
Uyum kapasitesinin artırılmasında önemli araçların teknoloji ve ilişki yönetimi olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin teknolojik yol haritaları pazardaki trendlerle ilgili önemli ipuçları vererek gelir artışı yaratabilir. Ya da güçlü bir iletişim ve ilişki yönetimine sahip Ar-Ge; bilgi merkezleri, üniversiteler ve organizasyonlar ile uzun soluklu ilişkiler kurarak yeni bir bağımsız düşünce ortamı geliştirebilir. Yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulunun söz konusu paydaşlarla geliştireceği ilişkiler ise Ar-Ge tarafından masaya yatırılan birçok konunun daha da derinleştirilebilmesine olanak sağlayacaktır.
Yönetim Kurulu Başkanı bu değişimde önemli bir role sahiptir. Tüm değişim sürecinde üst düzey yöneticilerin bu dengeyi kurmaları için gözlerini onların üzerinden ayırmamalıdır. Böylece yönetim kurulunun olası riskler ile ilgili yönlendirme ve rehberlik etme sorumluluğu da yerine getirilmiş olur. Burada önemli bir sorun ihtiyaç duyulan esnekliğin yönetim kurulunun ajandası ile uyumlu olmasıdır. Bu durumda yönetim kurulunun elinde iki seçenek vardır: İlki normal ajandasına devam etmek. İkincisi ise önceliklere göre yönetim kurulunda alt gruplar oluşturup onların çalışmasını sağlamak.
Burada yönetim kurulu başkanına kritik bir görev düşmektedir. Başkan, yukarıda anlatılan tüm unsurları dikkate alarak, uyum kapasitesini odak noktası haline getirecek bir yönetim biçimi geliştirmelidir. Yönetim kurulu ise mevcut risk seviyesi hakkında bilgiler edinirken olası belirsizlikler ve bunlara tepki olarak doğabilecek inovatif yaklaşımları değerlendirmeye hazırlıklı olmalıdır. Bu takım oyunu; yönetim kurulu başkanının bu konularda bireysel sorumluluk alması ve aynı zamanda bugünkü faaliyetler ve gelecekte ortaya çıkacak fırsatlar arasında denge kurmasına da yardımcı olacaktır.